Kaygı Bozuklukları
Kaygı, yaşamın doğal bir parçasıdır. Bizi tehlikelere karşı uyarır, hazırlıklı olmamızı sağlar. Ancak bu duygu sürekli hale geldiğinde, kontrolü zorlaştığında ve yaşamı kısıtlamaya başladığında artık kaygı bozukluğu olarak adlandırılır.
Kaygı yaşayan kişiler çoğu zaman “ya kötü bir şey olursa?” düşüncesiyle zihinsel bir döngü içinde kalır. Kalp çarpıntısı, nefes darlığı, mide ağrısı, kas gerginliği gibi bedensel belirtiler de bu döngüye eşlik eder.
Kimi zaman kişi bu belirtileri ciddi bir hastalığın işareti sanır; kimi zaman da sürekli kontrol etme, kaçınma veya güvence arama davranışlarına yönelir.
Terapide amaç, kaygıyı tamamen ortadan kaldırmak değil, onunla sağlıklı bir ilişki kurmayı öğrenmektir.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), kaygıyı besleyen düşünce kalıplarını fark edip yeniden yapılandırmaya yardımcı olur.
Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) ise kaygıyla savaşmak yerine ona alan açmayı, duygularla birlikte hareket edebilme ve kişinin kendi değerleri doğrultusunda yaşamayı öğretir.
Kaygı bir düşman değildir; yönünü şaşırmış bir koruma mekanizmasıdır.
Onu bastırmak değil, anlamak özgürleştirir.
Kaygı bozuklukları; genel kaygı bozukluğu, panik bozukluk, sosyal fobi, özgül fobiler ve sağlık anksiyetesi gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilir.